10 Eylül 2011 Cumartesi

Bir adayı turlayıp gelicem

Bugünkü düşüncem sabah 8de kalkmak ve adanın görmediğim yerlerini dolaşmaktı. Ne de güzel kalktım 8 de ancak 5 dk daha uyuyayım dedim uyuya kalmışım 2 saat gecmis. İnanamadım tabi evdeki bütün saatleri kontrol ettim ama hepsi aynı. Ada turuma 2 saat rötarlı başlayacağım ama sorun olmaz sanıyorum

---Bir süre sonra---

Mdina(Emdina) ya gittim kale gibi sehir herbir yanı kapalı bir yer. 4 Euro verip izlediğim belgesele göre Mdina yi Moğollar kurmuş. Sokaklarının dar olmasının nedeni de hızlı oklardan kacabilmekmis. Osmanlı hikayesine gelirsek, bu terbiyesiz maltalilar Türk gemilerine ateş acıyormuş. Donemin sultanı da buna sinirlenip güçlü bir ordu ile Malta'ya gitmiş ama ne valetta daki kaleyi aşabilmiş ne de Mdina yi. Çok kayıp verince de donmüşler. Hikayenin tamamını daha sonra anlatırım şimdilik bu kadar

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Gozo yolları taşlı Geliyor kalem kaşlı

Geçen gün arkadaşlarla Gozo adasına gittik, gidebildik. Otobüsle adanın kuzeyine gitmek tam 1 buçuk saatimizi aldı. otobüs çilesinin ardından - bu arada ayakta geçti yolculuğumuz - Cirkewwa dan feribotla Gozo ya geçtik. Feribot için 4 küsur euro verdik. Verdik ama bu parayı gitmek için değil geri dönebilmek için verdik. Her neyse, Gozo ya 5 + 4 iki grup vardık. Beklediğiniz gibi herhangi bir planımız yok. jip mi kiralasak yoksa araba mı kiralasak derken taksi kiraladık :D Taksi şoförüne kişi başı 10 euro vererek bizi gezdirmesini istedik. Daha doğrusu o kişi başı 10 euro verin sizi gezdireyim dedi, biz de kabul ettik. Bir çok güzel yer gezdik öğle sıcağında. Sonrasında bir cafeye girip çikolatalı milkshake içelim dedik serin serin, adam bize bildiğin sütlü çikolata verdi. Kutudan çıkarmış bardağa dökmüş. Bunları geçecek olursak adada gezilecek güzel yerler var. Mesela adanın göbeğinde - ben öyle tahmin ediyorum - bir tane kilise var. Tanınmış bir kilise ama adını bilen çıkmadı. Maltalılara sordum onlar bile bilmiyor adını. Hastalığı olan ya da bir sakatlığı olan o kiliseye geldikten sonra iyileşmiş. Onunla ilgili bir duvar bile var kilisede bir sürü kaza haberleri ve kilisenin mucizeleri ile ilgili haberler. İyileştikten sonra ihtiyaçları kalmadığı koltuk değnekleri vs. herşey mevcut duvarda Görülmesi gereken bir yer. Adanın son turu tabiki sahil. Baştan taşlarla bir 5-10 metre gittikten sonra güzel kumu olan bir denizi var. Ama siz benim yaptığım gibi taşlardan gitmeye çalışmayın çünkü tam denizden binbir güçlükle çıkarken biraz ilerde insanların koşarak girip çıktıkları bir yol keşfettim. Biraz geç oldu ama o yolda sanırım hiç taş yok. Bunları düşe kalka öğreniyor insan.

31 Temmuz 2011 Pazar

Maltese

Uzun bir aradan sonra maltalilar hakkında bir yazı yazayım dedim. Burda yaşayan insanların %98 i, gerek maltali gerekse yabancısı, birbirine karşı çok saygılı. Tabii bu saygılı tavrında karşılığını da bekliyorlar. Birde birbirlerinden sürekli özür diliyorlar dolayısıyla burada en fazla duydugum kelime "sorry". Bir kere denedim, karşımdan gelen adamın tam karşısına geçip yürüyeyim dedim adam bana yol verip özür diledi.

Sabahları insanlar birbirlerine gülümseyerek başlarıyla selam veriyorlar. Bu özelliklerini çok sevmekle kalmayıp her sabah uyguluyorum.

Araba olayına gelirsek, hayatımda bu kadar sabırlı bir halk görmedim. Önündeki araba 1-2 dk nedensiz yere beklese bile hiç korna falan çalmadan bekliyorlar. Yaya geçitleri, adamlar direk durmaya programlanmış, ama onun haricinde durmalarını beklemeyin, nasılsa durur falanda demeyin o iş sadece yaya geçitlerinde işe yarıyor.

Şimdilik bu kadar aklıma birseyler gelirse ilave ederim.

25 Temmuz 2011 Pazartesi

IPod test

Evet 2 gün önce sliema daki odama yerleştim ve şunu söylemek isterim ki Turkuaz ın farkını çok gördüm. Mesela bugün kuzeyli bir bayanla tanıştım kızı için 3 haftalık 4 bin Euro ödemiş.

Hepinizin oda arkadaşımı merak ettigini biliyorum. Öncelikle Fransız olmadıgını söyleyeyim ama zenci de değil :) peki kim bu kız derseniz kız da değil kendisi Rus adı Konstantin. Fazla konuşmuyor. İnanın caba sarfettim, yolda karşılaştığım bir yabancı ile daha çok sohbet ediyorum

Bugün sınav vardı. Sonrasında siniflara ayrıldık. Herkese 9 - 10 kişilik sınıflar düşerken bana 4 kişilik sınıf düştü sanırım şansliyim benden başka bir erkek daha var. Diğer ikisi ise Rus bayan ben yaslarda. İkisinin adı da julia yada öyle birsey.

Aynı zamanda burada kendime gönüllü danışman buldum. Adı Esin, sabahları tür şirketinde öğleden sonraları ise dövmecide çalışıyor. Sağ olsun çok yardımı oldu.

Bir saat sonra dersim var daha sonra internet olan bir yerden devam ederiz.

22 Temmuz 2011 Cuma

Bugünkü planım Otelin balkonundan gördüğüm manzara ya yakından bakmaktı. Yani Isla, Birgu, Bormia, Kalkara ve Rinella gibi yerleri görmek. Peki ne oldu. Otobüs beklememek için kalkmak üzere olan  başka bir otobüse bindim. Bindiğim otobüsün son durağı Cirkewwa. Ordan Gozo ya vapur var. Yani Maltanın üstündeki ada (arada bir tane ada var ama önemli değil) bir buçuk saat süren yolculuğun ardından yeter bu kadar diyerek Bugibba diye bir yerde indim otobüsten. Madem bu kadar geldim bir yemek yiyeyim dedim. Aa o da ne Mc Donald’s ın ta kendisi. Girdim içeri yemeğimi yedim ve geri dönüş yolculuğuna başladım. Adanın o kısımlarında görülcek pek bir yer yok zaten. Sanırım bir tane kale vardı dağlık bir yerin dışında, başkada bir şey yok. Bundan çıkardığım tek kazanç bir tane daha bardağım oldu.

  Otel odasına dönüp biraz dinlendikten sonra asıl amacımı yapmak üzere yine terminale döndüm. Bindim otobüsüme başladık yolculuğa. Sanki biliyormuşum gibi “gelmiş olmalıyım” diyerek indim otobüsten cebimdeki haritayı çıkardım baktım benim gideceğim yere daha varmış. Yine otobüs beklemeye başladım ama fazla beklemeden geldi farklı bir numaradaki otobüs. Bindim ve sonunda ulaştım Isla ya. Isla nın uç kısmından görülen manzara süper.  Ordan yürüyerek Birgu ya geçtim. Yalnız şunu belirtmek isterim ki Maltanın çoğu siesta yapıyor. Yani öğlen 4 saat dükkan kapatıyor. Bazıları ise hiç açmıyor o saatten sonra. Buna bakkallar da dahil. Güneş tepemde susamışım ve açık bakkal yok. Döneyim o zaman dedim. Otobüslerde klima öyle bir açık ki susuzluğuna çare bile oluyor. O umutla otobüs bekledim güneşin altında tam 20 dk. Otobüsten indikten sonra da yaptığım ilk iş 70 cent vererek buz gibi yarım litrelik su aldım. Otele kadare idare etti beni. Malta da 1.5 lt su yok. Ama daha iyisi var 2lt lik su. O da 1.5 euro. 2lt lik su da 2 gün idare ediyor. Birde o suyu 10 euro sandığım an var ama neyse. Bu arada insanlar cent demiyor. Mesela küçük su için seventy diyor. Büyük su için one euro fifty diyorlar.

  Akşama doğru büyük bir pratik yaptım. Yanıma İsveçli bir bayan geldi. Adı Şaştim diye telafuz edilen onunla bir saate yakın oturduk konuştuk. Bugün Gozo ya gitmiş oraları anlattı bana tavsiyede etti. İşi nedeniyle yanımdan ayrılınca zaman kaybetmeden bir İngiliz le konuşmaya başladım. Onun ki kısa sürdü. Kız arkadaşı bugün içmesini istemiyormuş. Sevgilisi uyurken bir bira içmek istemiş. Birası bitene kadar muhabbet ettik. İsteği üzerine ona Türkçe küfür bile öğrettim.

  Akşam ise yine meydana gittim 1-2 saat oturdum. Orası sakin güzel bir yer. Saatlerce oturasın geliyor. Otelime döndüm daha da çıkmam bugün.

Sevgilerle …

Ve Ertürk gider... (Burcu)

Malesef ki dün fotoraf makinamın kablolarını evde bıraktığım için fotorafları alamadım. Fotorafları almadan da bir şeyler yazmak istemedim.

Sabah 6:00'da kalkıp herkesi uyandırmayı kendime bir görev bildim. Tüm bunlar yetmezmiş gibi birde bize gelme gafletinde bulunan kuzenimi de peşimden sürükledim havaalanına.


Gün büyük gün Ertürk gidicek. Biz biraz şüpheliyiz. Havaalanında vazgeçebilir diye düşünüyoruz. Bir kaç gün öncesine kadar 9:55 uçağı için 9da havaalanına gitmeyi planlıyordu. Neyse ki onu bu kararından vazgeçirdik. 7de hava alanındaydı. Bavulunu gece yarısı hazırlamış. Yanında tam olarak neler var neler yok emin değil. Ama Malta'ya gidecek onda kararlı. Hepimiz biraz tedirginiz. Her şeyi ayarlamış olsakta acaba bir şey çıkar mı diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz. (Resimdekiler sol baştan Umut - Ertürk'ün ablası Ece - Ertürk - Ben ve Berk )


Ve zaman daralmaya başlarken Ertürk bavullarını vermek için sıraya giriyor. Ama o sıraya girince sırada ilerleme yok. :) Neyse ki babası bu duruma el attı. Ertürk'ü biz yanımıza alıp muhabbet ederken sırada ilerleyip gitti. (tüm kayıt-vize aşamaları boyunca tek duraksama bu bavul oldu. Gerçekten şanslı.)Bavulları verdikten sonra vedalaşma faslı vardı ki. Kubilay için videomuzu da bu kısımda çektim ama ne yazık ki onu şu an ekleyemiyoruz ilerleyen günlerde. :) [tabii o sabah kubilayın yanımızda olmadığını ve bu yüzden ona puanımızın 0 olduğunuda belirtmek isterim.]




Ertürk için hazırladıklarımıza gelince... Onun için 2 hediyemiz vardı. Hepimizin içinde bulunduğu bir kareyi onunla göndermek istedik. Hem kendini yalnız hissetmez hemde arada bizi düşünür gülümser dedik. (Bu arada fotorafta hiç olmadığımız kadar ciddiyiz farkettiyseniz ilginç bir durum... :))) Bir de onun için çiçekler hazırladık. Konfeti bulamadık malesef :( bulsaydık onuda tam olacaktı. Ama dönüş için artık. :))

 Bavullar çoktan uçak yolunu tutmuştu. Sıra Ertürkteydi...Hepimizle tek tek vedalaştıktan sonra uçak için adım attı. Artık Türkiye'den uzaklaşma zamanıydı. Giderken de ülkeyi bize emanet etti.. :)) Bundan sonra herşey bizden sorulacak ona göree...Sıra ilerledi ilerledi ve Ertürk'e geldi tam kontrolden geçtiğini düşünürken o hızla geri döndü. Aman tanrım vazgeçti zannettik :D Ama sorun harç puluymuş. Nadide ülkemin pulunuda aldıktan sonra Ertürk'ü bu sefer cidden uçağa gönderdik. Ama göndermiş olsak ta ben hemeen msjlarımı ardı ardına attım. Son 30 dksıydı hızlı hızlı yürüsün biraz :D

Ve artık Malta zamanı bakalım Malta'da hayat nasıl, en önemlisi Ertürk nasıl?

21 Temmuz 2011 Perşembe

Malta'ya ayak bastım.

Bir insan için küçük, insanlık için önemi olmayan bir adım.

  Bugün benim için önemli bir gün. İlk kez yurtdışına çıkıyorum ve bu önemli günü benimle paylaşan, önce sevgili aileme ardından beni yalnız bırakmayan ve uğurlama komitesi oluşturan sevgili dostlarım Umut, Berk, Burcu, Burcu nun kuzeni ve telefonla katılan Kubilay a çok teşekkür ederim.

  Şunu söylemek isterim ki; canım İstanbul umun araç trafiği gibi havaalanı trafiği de insanın ömründen alıyor. Öyle ki önümüzdeki 15 uçağın kalkmasını beklemek ömrümüzden sadece 45 dk götürmedi.

  Uçaktayken çok düşündüm “Acaba orada nasıl yaşayacağım” diye (biraz geç kalmışım değil mi bunu düşünmek için? :) ) Ancak Malta ya indiğimde aklımda hiç bir şey kalmamıştı, dillerini az konuşabildiğin bir ülkede nasıl yaşayacağını düşünmüyorsun. Yabancı bir ülkede turist olmak çok güzel ve heyecan verici birşey. Kendini zaten ifade edebiliyorsun. Şu ana kadar ingilizcem yüzünden çuvallamadım. Herşeye yetti.

  Gelelim Malta insanına. İnsanları gerçekten iyi, gülümser. Peki yardımsever mi? Bunu söylemek için çok erken lakin, adamın birisine sorduğum yeri, bana tam tersi yönü göstererek cevap vermesi beni Valetta nın güneyine gitmek isterken, kuzeyine gönderdi. Adam sayesinde Valetta nın yarısını elimde bavulum sırtımda çantalarım ile dolaştım. Neyse ki sonunda ulaşmak istediğim yeri şehrin kuzeyindeki bir tamirciye sorup buldum (otelimi). İşin kötü yanı ise acayip kolay bir yerde imiş. Ben boşuna dolaşıp durmuşum. O adam haricindekiler güler yüzlü yardımsever iyi niyetli insanlar. Gerçi o adamda gülümsüyordu ama neyse şimdi o konuya tekrar dönmeyelim.

  Otele yerleştikten ve güzel bir duş ile yorgunluğumun bir kısmını attıktan sonra yemek yiyeyim dedim. Demiştim ya turist olmak anlatılmaz güzellikte bir duygu diye, işte o duygunun yanına birazda kazıklanma duygusu da eklenince yemek yiyecek yer bulmak zor oluyor. Otobüsten indiğimde ‘Burger King’ tabelası görmüştüm. O yüzden gördüğüm Mc Donald's a girmedim. Ancak ne terminali bulabildim ne de Burger ı. Aksi gibi Mc Donalds ı da bulamadım. Çünkü tabelası yeşil ve ismi altta ufak yazıyor. Bir 30 - 45 dk aradıktan sonra ki, Valetta nın bir bölümünü de öyle dolaştım, Mc Donald's ı buldum ve hiç aksini düşünmeden daldım dükkana. İyiki girmişim menü alana bardak hediye ediyorlar :) bu nedenle yarın da oradayım :)

  Akşam da uyku tutmadı Valetta nın kalan kısımlarını da o şekilde dolaştım. Bu arada 4 – 5 cafe den başka açık bir yer bulamadım. Yarım saat bir saat meydanda oturup otelime çekildim. Balkonundaki manzara sabah olduğu kadar akşamda çok güzel. Bu yüzden saatlerce oturabilirsin.

  Şunu söylemek isterim ki British Hotel de kalmak isteyen birisi var ise sadece Victoria Gate i sorsun. Birde tek kişiye sorup gitmeyin. Zaten bir kere dolaştın mı çözüyorsun Valetta yı. Acayip küçük ve kolay bir yer.

  Bir de otobüs biletleri var 12 euro verip 7 günlük bilet alabiliyorsun. Bu durumda istediğin otobüse istediğin kadar binebiliyorsun. Sadece elindeki, sana verilen bileti göstermen yetiyor.

  Şimdilik bu kadar :)